Twilight FORUM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


~ TwiLighTuRK ~
 
AnasayfaGaleriLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Twilight - Alacakaranlık Türkçe Çeviri 18. Bölüm (Av)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
єηdLєSS Lσωє
єηdLєSS Lσωє



Mesaj Sayısı : 465
Kayıt tarihi : 07/03/10
Yaş : 30

Twilight - Alacakaranlık Türkçe Çeviri 18. Bölüm (Av) Empty
MesajKonu: Twilight - Alacakaranlık Türkçe Çeviri 18. Bölüm (Av)   Twilight - Alacakaranlık Türkçe Çeviri 18. Bölüm (Av) EmptyPtsi Mart 08, 2010 3:06 am

Arka arkaya ormanın derinliklerinden çıktılar.Ortaya çıkan ilk adam,sürünün başında olduğu belli olan uzun boylu,koyu renk saçlı diğer adamın öne geçmesini sağlayarak hemen geri çekildi.Üçüncüsü bir kadındı;uzaktan sadece kadının parlak kırmızı saçlarını görebiliyordum.Edward'ın ailesine dikkatle yaklaşmadan önce aralarındaki mesafesi kapattılar.Yırtıcı bir hayvan sürüsünün kendi türlerinden başka bir grupla karşılaştıklarında sergileyeceği davranışları sergiliyorlardı.
Onlar yaklaşırken Cullen'lardan ne kadar farklı olduklarını görebiliyordum.Yürüyüşleri kedi gibiydi,bu öyle bir yürüyştü ki her an yere çökerek yürüyebilecekleri hissi veriyordu.Üzerlerinde sırt çantalarıyla yürüyüşe çıkmış insanların giydikleri türden şeyler vardı;kot ve kalın,su geçirmez kumaştan düğmeli montlar.Kıyafetler yıpranmıştı,ayakları çıplaktı.Adamların saçları kısaydı ama kadının parlak turuncu saçları ormanın yaprak ve dal aprçalarıyla doluydu.
Herkes tetikteydi.Tek kelime bile etmeden hepsi bir anda daha normal ve dik bir şekilde yürümeye başladılar.
Öndeki adam içlerinde en güzel olanıydı;tipik solgunluğun altında ten rengi zeytin yeşili,saçlarıysa parlak siyahtı.Orta yapılı ve tabiki kaslıydı ama Emmet'in yanında solda sıfır kalırdı.
Kadın daha yabani görünüyordu,gözleri yanındaki adamlarve benim etrafımdaki grup arasında gidip geliyordu.Dağınık saçları,hafif rüzgarda dalgalanıyordu.Duruşu bir kedininkini andırıyordu.İkinci adam fazla öne çıkmayarak arkalarında dolanıyordu,liderden biraz daha inceydi,açık kahverengi saçları ve sıradan hatları çok alışılagelmişti.Ama gözleri donuk ve tetikteydi.
Gelenlerin gözleri de farklıydı.Beklediğim gibi bal rengi yada siyah değil,rahatsız edici ve uğursuz bordo rengindeydi..
Koyu renk saçlı adan gülümseyerek Carlisle'a yaklaştı.''Oyun oynadığınızı duyduk''dedi rahat bir sesle,konuşmasında hafif bir Fransız aksanı vardı.''Ben Laurent,bunlar da Victorio ve James''dedi yanındaki vampirleri göstererek.
''Ben Carlisle,bu da benim ailem.Emmet,Jasper,Rosalie,Esme ve Alice,Edward ve Bella.''dedi bizi gruplar halinde göstererek.Benim adımı söylediğine çok şaşırdım.
''Bir kaç oyuncu daha için yeriniz var mı?''diye sordu Laurent arkadaş canlısı bir tavırla.Carlisle cevap verdi''Aslında bizde bitirmek üzereydik.Ama başka bir zaman bunu kesinlikle isteriz.Bu civarda uzun süre kalmayı düşünüyor musunuz?''
''Aslında biz kuzeye gidiyoruz ,ama etrafta kimlerin olduğunu merak ettik.Uzun zamandır böyle arkadaşlara rastlamamıştık.''
''Bu bölgede bizden ve sizin gibi arada sırada uğrayan misafirlerden başka kimse yok.''Gergin ortam yavaş yavaş bu sıradan konuşmayla yumuşamaya başlamıştı.Sanırım Jasper durumu idare etmek için o tuhaf gücünü kullanıyordu.
''Av alanlarınız nerelerdir?''diye sordu Laurent rahatça.Carlisle bu sorunun ardındaki imayı anlamazlıktan geldi''Olympic tepesi,bazende Coast Tepeleri.Yakınlarda sürekli oturduğumuz bir evimiz var.Denali'de bizimki gibi bir ev daha var.''
''Sürekli mi?Bunu nasıl beceriyorsunuz?''sesinde gerçek bir merak vardı.
''Neden bizimle eve gelmiyorsunuz,daha rahat konuşabiliriz.''dedi Carlisle''Bu uzun bir hikaye.''James ve Victoria''ev''kelimesini duyduklarında birbirlerine şaşkınlıkla baktılar ama Laurent ifadesini saklayabildi.''Bu kulağa çok ilginç ve hoş geliyor.''Gülümsemesi çok sıcaktı.''Ontario'dan beri av peşindeyiz ve bu sürede kendimize çeki düzen verme fırsatımız olmadı.''Gözleri Carlisle'ın düzgün görünüşüne takıldı.
''Lütfen yanlış anlamayın ama bu bölgede avlanmazsanız seviniriz.Bilirsiniz,şüphe uyandırmamamız lazım.''diyerek bir açıklama yaptı Carlisle.''Elbette''dedi Laurent başını sallayarak.''Sizin bölgenize dokunmayız.Zaten biz Seattle'ın dışında bir yerlerde yedik.''dedi gülerekBir an ürperdim.
''Eğer bizimle gelmek isterseniz size yolu gösterelim,Emmet ve Alice,siz arabayı almak için Edward ve Bella'yla gidebilirsiniz.''diye ekledi.Carlisle konuştuğu sırada üç şey oldu.Saçlarım hafif rüzgarda dalgalandı,Edward bir anda gerildi;adamlardan biri başını uzatarak dikkatle beni inceledi ve koklamaya başladı.
James bir adım atıp yere eğildiğinde hepsi paniğe kapıldı.Edward dişlerini gösterdi,beni korumak istercesine yere eğildi,boğazından korkunç hırıltılar yükseliyordu.Bu sabah ondan duyduğum keyifli seslere hiç benzemiyordu bunlar;bu hayatımda duyduğum en tehditkar sesti,tepeden tırnağa ürperdim.
''Bu nedir?''dedi Laurent hayretler içinde.Ne James ne de Edward oraloldular.James hafifçe yana kaydı ve Edward'da buna karşılık biraz ilerledi.''Kız bizimle''dedi Carlisle James'e.Laurent kokumu lamamıştı ki ne olduğumu anlayamamıştı.''Yanınızda atıştırmalık bir şey mi getirdini?''diye sordu.
Edward artık çok daha orkunç bir şekilde hırlıyor,dişleri iyice görünüyordu.Laurent bir adım geri attı.''Kız bizimle dedim''dedi Carlisle sert bir ses tonuyla.''Ama o bir insan.''dye karşı çıktı Laurent.Sözcükler ağzından saldırganlıktan çok,büyük bir şaşkınlıkla çıkmıştı.''Evet''dedi Emme açıkça Carlisle'ın tarafındaydı ve gözlerini James'in üzerinden ayırmıyordu.James yavaşça çömeldiği yerden doğruldu ama gözleri hala üzerimdeydi,burun delikleri genişlemişti.Edward önümde bir aslan gibi gergin duruyordu.
Laurent konuştuğunda sesi yatıştırıcıydı,düşmanlığı ortadan kaldırmaya çalışıyordu.''Anlaşılan birbirimizden öğreneceğimiz çok şey var.''
''Gerçekten öyle.''Carlisle'ın sesi soğukkanlıydı.''Biz yinede bu davetinizi kabul etmek istiyoruz.''Gözleri önce bana nra Carlisle'a kaydı.''Ve tabi ki bu kıza zarar vermeyeceğiz.Ayrıca deminde söylediğim gibi sizin alanınızda avlanmayacağız.''
James kızgın ve inanamayan gözlele Laurent'e bakıyordu,sonra da Victoria'ya baktı.''Size yolu gösterelim.Jasper,Rosalie,Esme?''diye sslendi.Bir araya geldiler ve aynı noktada buluştuklarından beni onların görüş mesafesinden çıkardılar.Alice hemen yanımda belirdi,Emmet biraz geride durdu,James'in arkası dönükken bile gözlrini onun üzerinden ayırmıyordu.
''Hadi gidelim Bella.''Edward'ın sesi kısık ve soğuktu.Ben orada donup kalmıştım.Kendime gelmem için Edward'ın kolumu tutup sertçe çekmesi gerekmişti.Alice ve Emmet beni salıyorlardı.Edward'ın yanında yalpalayarakyürüyordum,üzerimde hala korkunun verdiği şaşkınlık vardı.Onları gidip gitmediğini duyamıyordum.Ormana doğru insanların yürüdüğü hızla yürürken,Edward'ın sabırsızlığı neredeyse dokunabilecek kadar yoğunlaşmıştı.
Ormana girdiğimizde Edward yürümeye devam ederek beni bir askı gibi omzuna aldı.O giderken bende elimden geldiği kadar sıkı tutunaya çalışıyordum,diğerleride hemen peşimizden geliyorlardı.Başımı aşağıda tutuyordum.Artı iyice karanlık olan ormana hayalet gibi dalmıştık.Edward'ın neşesi tamamen kaybolmuş,yerini onu tüketen ve daha hızlı koşmasına neden olan bir korkuya bırakmıştı.
Arabaya gelmiştik bile,Edward beni arka koltuğa atarken biraz olsun durakladı.''Onun kemerini tak''diye emretti yanımda oturan Emmet'e.Alice çoktan ön koltuğa oturmuş,Edward'sa motoru çalıştırıyordu.Motor hayat buldu,geri geri gittik ve kıvrımlı yola çıktık.Edward benim anlayamayacağım hızda bir şeyler söylüyordu,söyledikleri daha çok küfüre benziyordu.Sarsıntılı yolculuğumuz bu sefer daha da kötüydü.Emmet ve Alice camdan dışarıya bakıyorlardı.
Ana yola çıktık,her ne kadar hızımız artmış olsa da nereye gittiğimizi artık daha iyi görebiliyordum.Güneye,Forks'tan uzağa gidiyorduk.
''Nereye gidiyoruz?''diye sordum.
Kimse cevap vermedi.Kimse bana bakmadı bile.''Lanet olsun Edward!Beni nereye götürüyorsun?''
''Seni buradan uzağa,çok uzağa götürmemiz lazım,hem de hemen.''Konuşurken arkaya bakmadı,gözleri yoldaydı.Hız göstergesi saatteyüz yetmiş kilometre hızla gittiğimizi gösteriyordu.
''Geri dön!Beni eve götürmek zorundasın!''diye bağırdım.
''Emmet.''dedi Edward sert bir ifadeyle.
Emmet de ellerimi çelik gibi kollarıyla tuttu.
''Hayır!Edward!Bunu yapamazsın!''
''Yampmak zorundayım Bella,şimdi lütfe sessiz ol.''
''Olmayacağım!Beni geri götürmek zorundasın.Charlie FBl'ı arar!Hepsi ailenin üzerine gider.Carlisle ve Esme!Gitmek ve sonsuza kadar saklanmak zorunda kalırlar!''
''Sakin ol Bella''Sesi buz gibiydi.''Biz daha öncede böyle şeyler yaşadık.''
''Benim üzerimden yaşamayacaksın!Herşeyi benim üzerimden mahvedemeyeceksin!''
Deli gibi çırpınıyordum.
''Edward,kenara çek.''Alice ilk kez konuşmuştu.
Edward sinirli bir şekilde ona baktı ve hızlandı.
''Edward,bunu konuşmalıyız.''
''Anlamıyorsun''dedi öfkeyle;sesinin daha önce hiç bu kadar yüksek çıktığını duymamıştım,cipin içinde bu ses sağır ediciydi.Hız ibresi yüz seksen beşe yaklaşmıştı.''O bir takipçi Alice görmedin mi?Bir takipçi!''
Emmet'in yanımda gerildiğini hissettim,neden bu sözcüğün bu kadar etkili olduğunu merak ettim.Bu sözcüğün üçü için benden fazla anlam taşıdığı kesindi.Anlamak istiyordum,ama soru sormama imkan yoktu.
''Kenera çek Edward.''
Hız göstergesi iki yüze dayanmıştı.
''Dediğimi yap Edward.''
''Beni dinle Alice.Adamı aklından geçenleri biliyorum.Takip etmek onun tutkusu,takıntısı ve adam onu istiyor.Bu gece ava çıkacak.''
''Nereye gittiğimizi bilmi...''
Edward sözünü kesti.''Sence onun kokusunu kasabaya kadar takip etmesi ne kadar sürer?Daha Laurent konuşmadan o planını yapmıştı.''
Derin bir nefes aldım,kokumun onu nereye getireceğini biliyordum.''Charlie!Onu orda bırakamazsınız!''Kelimelerle bğuşuyordum.
''O haklı''dedi Alice.
Araba hemen yavaşladı.
''Şimdi seçeneklerimize bir bakalım.''dedi Alice tatlı bir şekilde.
Araba biraz daha yavaşladı ve ani bir fren yaptık.
''Hiçbir seçeneğimiz yok.''dedi Edward.''Charlie'yi bırakmayacağım!''diye bağırdım.
''Çeneni kapat Bella!''
''Onu geri götürmeliyiz.''dedi Emmet.
''Hayır.''Edward'ın kararı kesindi.
''O adam bizim dengimiz değil.Bella'ya dokunamaz.''
''Bekleyecektir''
Emmet gülümsedi.''Ben de bekleyebilirim.''
''Sen görmedin,bilmiyorsun.Kendini bir ava adadımı onu kimse vazgeçiremez.Onu öldürmek zorundayız.''
Emmet bu fikirden rahatsız olmadı.''Bu bir seçenek.''
''Bir de kadın var.O,adamla birlikte.Eğer iş kavgaya dönüşürse liderleri de onlarla birlikte savaşa girer.''
''Biz yeterince kalabalığız.''
''Başka bir seçenek daha var.''dedi Alice sessizce.
Edward hışımla ona döndü.Hırlıyormuş gibi konuşuyordu.
''Başka-seçeneğimiz-yok!''
Emmet ve ben ona şaşkınlıkla bakıyorduk,Alice pek şaşırmamış gibiydi.Edward ve Alice birbirlerine bakarken uzun bir sessizlik oldu.
Bu sessizliği ben bozdum.''Benim planımı duymak isteyen var mı?''
''Hayır''dedi Edward.Alice ona baktı sonunda oda çileden çıkmıştı.
''Dinle''dedim yalaran bir sesle.
''Beni geri götür.''
''Hayır''diyerek sözümü kesti.
Ona bakarak konuşmaya devam ettim.''Beni geri götür.Babama Phoenix'e gitmek istediğimi söylerim.Çantamı toplarım.Bu takipçi bizi izlerken bekleriz sonrada kaçarız.Adam bizi takip eder ve Charlie'yi rahat bırakır.Charlie'de ailenizle ilgli FBl'ı aramaz.Sonra da siz beni e cehenneme götürecekseniz götürürsünüz.''
Hepsi şaşkınlıkla bana bakıyorlardı.
''Aslında fena fikir değil.''Emmet'in şaşkınlığı tam bir aşağılamaydı.
''Belkide işe yarayabilir babasını öylece savunmasız bırakamayız biliyorsunuz.''dedi Alice.
Herkes Edward'a bakıyordu.
''Bu çok tehlikeli,adamın Bella'nın yüz kilometre bile yakınında olmasını istemiyorum.''
Emmet kendine çok güveniyordu.''Edward,o bize yatişemez.''
Alice bir süre düşündü''Onun saldırdığını görmüyorum.Bella'yı yanlız bırakmamızı bekleyecek.''
''Bunun olmayacağını anlaması fazla uzun sürmez.''
''Sizden beni eve götürmenizi rica ediyorum.''
Edward gözlerini sımsıkı kapattı.
''Lütfen''dedim ince bir sesle.
Başını kaldırıp bana bakmadı.Konuştuğundaysa sesi bıkkındı.
''Bu gece takipçi seni görsün veya görmesin hiçbir yere gitmiyorsun.Charlie'ye Forks'a bir dakika daha katlanamayacağını söylersin.Ona bir şeyler uydur işte.Eline ilk geçen şeyleri çantana koy ve kamyonetine bin.On beş dakikan var.Beni duyuyor musun?Kapıdan adımını attıktan sonra on beş dakika.''
Cip tekrar çalıştı ve geri döndük.Hız göstergesi ibresi tekrar yükselmeye başladı.
''Emmet?''diye sordum ellerime bakarak.
''Aa,afedersin.''dedi ellerimi bırakarak.
Bir kaç dakika motorun sesinden başka hiçbir ses çıkmadı.Bu sessizliği bozan Edward oldu.
''Şimdi şöyle olacak.Eve vardığımızda eğer takipçi orada değilse Bella'ya kapıya kadar eşlik edeceğim.Sonra senin içeride on beş dakikan olacak.''dedi bana dikiz aynasından bakarak.''Emmet sen evin dışını tut.Alice sende kamyoneti.Bella içeride olduğu sürece bende içeride olacağım.Bella dışarı çıktıktan sonra siz ikiniz cipi eve kadar götürebilir ve Carlisle'a haber verebilirsiniz.''
''Hayır olmaz.''diye araya girdi Emmet.''Ben seninleyim.''
''Bunu iyi düşün Emmet.Ne kadar süreliğine gideceğimi bilmiyorum.''
''Bu işin nereye varacağını öğreninceye kadar seninleyim.''
Edward iç geçirdi.''Eğer takipçi oradaysa''diye büyük bir ciddiyetle devam etti.''yolumuza devam edeceğiz.''
''Biz oraya ondan önce varacağız.''dedi Alice kendinden emin bir şekilde.
Edward bunu kabul etmiş görünüyordu.Alice'le ne sorunu vardı bilmiyorum ama artık ona güveniyordu.
''Peki cipi ne yapacağız?''diye sordu Alice.
''Onu eve bırakırsın.''
''Hayır bırakamam.''dedi Alice sessizce.Aralarındaki o anlaşılmaz sürtüşme yine başlamıştı.''Hepimiz benim kamyonete sığabiliriz.''dedim.
Edward hiç de beni duymuş gibi görünmüyordu.
''Sanırım yanlız gitmeme izin vermelisiniz.''
''Bella lütfen,sadece bu sefer benim dediğim gibi yapalım.''dedi Edward dişlerini sıkarak.
''Dinle Charlie aptal değil''diye karşılık verdim.''Eğer yarın kasabada olmazsanız şüphelenecektir.''
''Hiç ilgisi yok.Onun güvende olduğundan emin olacağız ve şimdilik en önemli şey de bu.''
''Peki bu takipçi?Bu gece nasıl davrandığını gördü.Nerede olursan ol,senin benimle olduğunu düşünecektir.''
Emmet yine şaşkınlıkla bana baktı.''Edward onu dinle.''dedi''Sanırım haklı.
''Evet haklı''dedi Alice.
''Bunu yapamam.''Edward'ın sesi buz gibiydi.
''Emmet da burada kalmalı.''diye devam ettim''Emmet'ın adamın dikkatini çektiği kesin.''
''Ne?''dedi Emmet bana dönerek.
''Eğer kalırsan James'i bir güzel haklarsın.''dedi Alice bana katılarak.
Edward inanamayan gözlerle Alice'e baktı.''Sence onun yanlız gitmesine izin mi vermeliyim?''
''Tabiki hayır''dedi Alice.''Jasper ve ben onu götürürüz.''
''Bunu yapamam.''diye tekrarladı Edward ama bu sefer sesinde hafif bir yenilgi vardı.Onunda aklına yatmaya başlamıştı.
İkna edici olmaya çalışıyordum.''Buralarda bir hafda kadar kal...''yüzünü aynadan gördüm ve heme düzelttim.''...yani bir kaç gün kal.Bırak da Charlie beni kaçırmadığını görsün ve James de boşu boşuna bir şeylerin peşinden koşsun.Benim peşimi bıraktığından emin ol.Sonra benimle buluşursun.Şöyle bir dolaş,sonra Alice ve Jasper da eve dönebilirler.''
Söylediklerimi düşünmeye başladığını görebiliyordum.
''Seninle nerede buluşayım.''
''Phoenix'te tabiki.''
''Hayır.Nereye gideceğini duyacaktır.''dedi sabırsızlıkla.
''Sende açıkça ona bunun bir oyun olduğunu göstereceksin.Onun dinlediğini bildiğimizi bilecek.Söylediğim yere gidip gitmeyeceğimi asla bilemeyecek.
''Bu kız tam bir şeytan.''dedi gülerek.
''Ya bu işe yaramazsa?''
''Phoenix'te bir kaç milyon insan var''dedim ona.
''Bir telefon defteri bulmak o kadar da zor değil''
''Eve gitmeyeceğim.''
''Aa?''dedi
''Kendi evimi tutacak kadar büyüdüm ben.''
''Edward bizyanında olacağız.''diye hatırlattı Alice.
''Phoenix'te ne yapacaksın?''diye sordu sert bir şekilde.
''Dışarı çıkmadan bekleyeceğim.''
''Aslında bu hoşuma gitti.''Emmet hiç şüphe yokki James'i köşede sıkıştırmayı düşnüyordu.
''Kapat çeneni Emmet.''
''Bak eğer Bella yanımızdayken onu alt etmeye çalışırsak birinin yaralanma riski çok fazla olur.Belki ona bir şey olur yada onu korumaya çalışırken sana.Ama eğer onu yanlız yakalarsak...''dedi hafif bir gülümsemeyle.Haklıydım.
Kasabaya doğru yol alırken cip yavaşça kıvrılıyordu.Bu cesaret dolu konuşmama rağmen tüylerimin hala diken diken olduğunu hissedebiliyordum.Bir an Charlie'yi evde tek başına,yürekli olmaya çalışırken düşündüm.
''Bella''Edward'ın sesi çok yumuşak çıkmıştı.Alice ve Emmet pencereden dışarı baktılar.''Eğer sana bir şey,herhangi bir şey olmasına izin verirsen bundan seni sorumlu tutacağım anlıyor musun?''
''Evet.''dedim yutkunarak.
Alice döndü.
''Jasper bunun altından kalkabilir mi?''
''Ona bir şans ver Edward.Bütün bu olanlar düşünüldüğünde çok çok iyiye gidiyor.''
''Bunu becerebilir misin?''diye sordu.Alice çok zarifti ama öyle tuhaf bir şekle girdi ki korktum.Edward ona gülümsedi ve sessizce''Düşüncelerini bu kadar açığa vurma.''dedi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://twilighturk.yetkin-forum.com
 
Twilight - Alacakaranlık Türkçe Çeviri 18. Bölüm (Av)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Twilight - Alacakaranlık Türkçe Çeviri 7. Bölüm (Kabus)
» Twilight - Alacakaranlık Türkçe Çeviri 9. Bölüm (Teori)
» Twilight - Alacakaranlık Türkçe Çeviri 10. Bölüm (Sorgulamalar)
» Twilight - Alacakaranlık Türkçe Çeviri 4. Bölüm (Davetler)
» Twilight - Alacakaranlık Türkçe Çeviri 11 Bölüm (Karışıklıklar)

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Twilight FORUM :: Twilight :: Kitaplar :: Twilight - Alacakaranlık Kitabı-
Buraya geçin: